İnsanların ruh ve beden sağlığını gürültü ile bozamayacak bir çevre oluşturulmasını sağlamak amacıyla Gürültü Kontrolü Yönetmeliği yayımlanmıştır.
Günümüzdeki önemli çevre sorunlarından biri olan gürültü kirliliği; insanları ruhen ve bedenen rahatsız edebilecek her türlü yüksek sesin bir araya geldiği duruma denmektedir. Tabii seslerin gürültü olarak kabul edilebilmesi için belirli bir seviyede olması gerekmektedir. Özellikle fabrikalarda, havayolu, karayolu, uçak trafiği ve inşaat gibi alanlarda görülmektedir. Bunlara ek olarak da nüfusu yoğun olan büyük şehirlerde de gürültü kirliliğine sıklıkla rastlanılmaktadır. Gürültü kirliliğinin sürekli olarak yaşanması durumunda insanlarda çeşitli sağlık sorunlarının çıkması muhtemel olacaktır.
11 Aralık 1986 tarihinde 19308 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Gürültü Kontrol Yönetmeliği 9 Ağustos 1983 tarih ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 14 üncü maddesi hükmüne dayanarak hazırlanmıştır. Gürültü Kontrol Yönetmeliği’nin genel olarak belirli amaçları bulunmaktadır. En genel amacı insanların ruh ve beden sağlığını gürültü ile bozmayacak bir çevre oluşturulmasını sağlamaktır. Çünkü; gürültü insanda belirli sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.
Sesin belirli bir şiddeti vardır. Ses şiddeti birimi desibel’dir. Bu şiddet seviyesi çok yüksek olduğunda bunu gürültü olarak kabul ederiz ve bu gürültüler insana fiziksel ve ruhsal olarak çeşitli zararlar vermektedir. Sesin şiddetine bağlı olarak verdiği zararlar şu şekildedir;
gibi etkilerdir. İşte bu zararları en aza indirmek amacıyla yayımlanan Gürültü Kontrol Yönetmeliği’nde belirli yasal ses sınırları bulunmaktadır. Bu yasal ses sınırları da şu şekildedir; mutfak ve banyoda 70, hastanelerde 35, otel yatak odasında 30, yatak odasında 35, şehir içi trafik de 65, oturma odasında 60, kabare müziği 100 db, motosiklet 110 db ve uzay roketlerinde ise 170 db şeklinde düzenlenmiştir.